“sefalet senin altın ayakkabılarını çaldı ama gülüşünü çalmadı”

filapi
leditbe 05 Haziran 2010 19:38 Sil
cbertrand:
İlginç bir avatarınız var!
cbertrand:
“sefalet senin altın ayakkabılarını çaldı
ama gülüşünü çalmadı”
cbertrand:
Döndüğüne sevindim…
cbertrand:
Zamanın neresinde neyin geçmişindeyim- sizin etiketinizi birine etiketledim-beğendiğini söyledi güzel bir söz… Gerçekten ben de çok hoşlandım bu sözleri…
cbertrand:
RÜZGÂRDA ESİYOR- Bob Dylan…
Ya da Rüzgârın dili…
cbertrand:
Senin için görünüş resim ekledim umarım kullanırsın… makinana kaydedersen sileceğim bende… Bu internet üzerinden oynadığım bir oyunun karakteri zaman içersin de giyisiler değişir ve gelişme gösterir şu an 48 level de ve iyi bir karakter olarak yapılandırılmıştır… Bu oyunu internet üzerinden dünya da 40 milyon kişi çevrimiçi olarak oynuyor bilen bilir ve bu oyunu tutkunları Türkiye de hatırı sayılacak kadar fazladır… Kaydedip görünüş resmine eklersen ilgi çekecektir… Kendine iyi bak…
leditbe:
İlgi çekmek istediği mi nerden çıkardınız ki?
cbertrand:
Öyle düşünüp de yazmadım aslın da…
leditbe:
Neden böyle yazdınız peki düşünmediğiniz halde?
cbertrand:
Şunu itiraf edeyim ki düşünüp de yazdığım bir yazı değildi, o an yazmaya başladığım da aklımda olanları yazdım. Evet, haklısınız bilinçaltım da demek ki sizin de düşündüğünüz gibi bir izlenim oluşmuş bende. Bu hemen düşünüp de söylediğim bir şey değil (İlgi) bu sözcük kelime anlamıyla kuvvetli cümle olması ve kullanıldığı cümle yapısın da etkisi açıklama isteği merakı barındırıyor. Uzun zamandır sizinle ilgilendiğimden dolayı kendi düşüncelerimin içersin de size yönelttiğim; “kaydedip görünüş resmine eklersen ilgi çekecektir” tanımlanması, sizin kendi doğanıza yakıştırma gibi algılaman haklı nedeniniz olduğunu kabul ediyorum. Ama bunu söylerken şunu da biliyorum, isteyerek ilgi çekmek gibi amacınız olmadığınızı. Bu benim size bilinçaltımdan yazılmış yanlış kanıya varmış olabilirim, bununla birlikte o yazının amacı şu anlamdaydı:birçok konuda sizinle ilgileniyorum, dikkatinizi bu farklı konuya çekmekti amacım. Oyunun gerçek hayatta devamlılığı ve süreç i
çersin de ki gelişmesi… Söylemek istediğim çok şey yeri ve zamanı uygun düşmemiş olabiliyor bazen…
leditbe:
Benimle ilgilenmeyi ve takıp etmeyin lütfen çok sıkıldım gerçekten…
cbertrand:
Evet, olmadı mı olmuyor bende sıkıldım bu iletişimsizlikten…
leditbe:
İletişim kurmaya çalışmayın o zaman.
cbertrand:
Bırak son sözü ben söyleyeyim cevap yazma artık… Her suç kendi kilidinin anahtarıyla açılır… Sizin ki de öyle… Her suça adalet gerektiği gibi… Karşılık görmesi lazım…
cbertrand:
…(
cbertrand:
(…)
En çok dili severdim, tane tane cümleler kurup konuşmayı… Ne kadar denediysem başaramadım… En sonun da sözcüklerin dili de yok artık… Bir yerlerde unutulan eski eşya tabiatıydı hatırlanmaya bırakılan…
Sanırım yakın da burası da… Uzay da ki kara deliklere dâhil olacak…
cbertrand:
Nasılsın?
leditbe:
Nasıl olduğum seni neden bu kadar ilgilendiriyor?
cbertrand:
Öyle bir cümle var ki devamlı aklım a gelip söyleyemiyorum… Bir gün de soruma karşılık soru ile yanıt vermesen…
leditbe:
Ne zaman takıp etmeyi bırakacaksın?
cbertrand:
Yani beni sevmemeyi ne zaman bırakacaksın diyorsun… Cevabı bilmiyorum… Bunu sana
söylememek için çok direndim… Evet, seni seviyorum… Ve artık bu benim için değerli olan kelime sana son kez olarak söyledim…
leditbe:
Beni sevmeni istemiyorum. Sana karsı içimde en ufak bir şey yok, hiç o gözle bakmadım. bakamamda zaten ayrıca benim için önemli başka biri war. Artık rahatsız etmezsen sevinirim neden bu kadar uğraşıyorsun anlamıyorum
cbertrand:
Benin seninle ilgilenmem seni rahatsız etmesin bu isteğim bir şey değil, senin beni sevmeni beklemiyorum. senin de ilgilendiği biri olduğunu biliyorum çok zamandır… Seninle uğraşmıyorum sadece merak ediyorum seni kişiliğini ne bileyim kafamın içersinde ilginç bir izlenim oluştu seninle alakalı hep gizemli kaldın benim için… Dilim tutuldu kelimeler söylenmiyor hiç bir şey anlatmadın kendinle alakalı hep başından beri arkadaşlığını istedim sırf bu yüzden seni tanımak için…
leditbe:
Belkide ulaşamadığın için gizemli kalmışımdır sende. Ben çıkıyorum artık
cbertrand:
Evet, sana ulaşamadım bu doğru. Kendime dahi ulaşamadım seni bulmak için, bu yüzden seni aradım sende… Kendin gibi sürükledin beni çaresizlik içersine, senin beni görmeyen gözlerin değildi biliyorum… Bakışlarının anlamlarını kimi zaman çok önceden kaybetmiş bir kardeşin yakınlığıydı sevgi dolu özlem için de… Gözyaşlarının akıntılarında gizliydi anlamları, süzülüp giderken yanak izleri gibi tutkulu ve yapışkan; tıpkı atv dizisin de ki eda’nın gözyaşlarının seli gibi sevgisine tutsak ve çaresiz… Kendi hayallerinin gerçekleşmediği gibi çaresiz… Gerçek hayatın izleri de peşinden sürüklüyor yaşamı ders verir gibi… Benim seni düşünmem çok sene öncesine denk düşer… Bunu bilemezsin sen, önceki sevdalar var unuttuğum sen de yaşayan tıpkı seninkiler gibi tutamadığım elerimden kayar anılar… İşte bunlar beni sana çeken bir söz’ün bir sözcüğün geri getirdiği anılar ve sevdalar… Kendim için zamanları durdurdum özlemlerim beni bulur diye. Seni sen de bulamam bunu biliyorum. Senin de ben de bulacağın hiçbir şey yok bu da doğru… Geçmiş de ki sevdam mutlu evlenmiş çocukları bile var iki tane iki erkek sanırım babalarına benziyor aradan geçti on beş sene garip bir bekleyiş benimkisi tüm sevdalarım da olan… Karşılık beklemeden sevmek değil bunlar… Senin sözün aklıma geldi “ zamanın neresin de neyin geçmişindeyim” tutsaklığımın şahidi olacağım kendi kendimim… Sevdam… Bu sözü ilk yazdığım da askerdim çocukluk aşk’ı Zehra için ilk o zamanlar başladı bekleyişlerim öyle bir iki sene değil beş on sene daha fazla hep yarım kaldım sevdalarım da bu yüzden; hep biri vardı beklediğim kendi zamanımın dışın da kalan… Bu anlattıklarım biraz beni tanıman için sana ulaşamamanın nedenlerini görebilmen için… Benim düşüncelerimin içersin de anlayamadığın seninle uğraşmam değil, sen de kendimle uğraşmamdır asıl sebep olan; sana denk gelmiş olması güzel bir tesadüftür benim için… Biliyorum sıkıntı veriyorum sana düşlerimin sonuçları seni üzüyor… Benim bekleyişim sonsuzluk üzerine kurulu bu anlam da zaman durdu benim için bir kuş kafesinin için deyim sonsuzluğa değin… Kimi alabilirim ki haksızlık olur bu. Herkes kendi kafesin de özgürken…
cbertrand:
İçindeki umutlar olumsuzluklara inat her geçen gün artmışsa…
Çocukluğunun tatlı bir o kadar da çılgın günlerini her geçen saniyede daha çok özlemişsen…
Çığlıklarını kimsenin duymamasına karşın her gün bir önceki günden daha gür çığlıklar atmışsan…
Bilmediğin bir yerlerdeki bilmediğin bir kişiye bilmeden ümitler bağlamışsan…
Ağlatamadan dert anlatılmadığını bilmeden de bazı şeylerin anlatılacağını bilmişsen…
Varamadığın hayat sırrına çevrendekilere inat her geçen gün biraz daha yaklaşmışsan…
Efkâr havuzunun kandamlaları her gün biraz daha artmışsa…
Çok sevdiğin güllerin kokuları artık burnuna sıradan gelmişse…
Yıllardır baktığın o gül yüzünden her zamankinden çok kendini görmüşsen…
Fırlayan ok misali enerjini çevrendeki insanların iyiliği için harcamış ve sonunda haksız bulunmuşsan…
Kaldıramadığın hayat yükünü avuçlarınla Yaradan’a sunup onunla için için dertleşmişsen…
Gittikçe uzaklaştığın doğumundan geriye dönüş olmayan bu yola çıkmanın acısını fazlasıyla hissetmeye başlamışsan bil ki bir yaş daha büyümüşsündür.
Her şey istediğimiz gibi olmasa da, hiçbir şey anne kucağı gibi emniyetli ve sıcak olmasa da, her şey bize inat kaderimize ters düşmeye çalışsa da, hiçbir şey bizim onu anlamamıza inat bizi anlayamamışsa bil ki bir yaş daha yaşlanmışsındır…
Gökten inen meleklerin saflığı, dağdaki ceylanların asaleti, bir arının duru ve bir o kadar da saflığı, berrak çakıl taşlı nehir’in akıcılığı, anne sütünün duruluğu hiç bir zaman üzerinden eksik olmasın…
Çektiğin acılara, kırıldığın günlere, ağladığın hatıralara yeni yaşının derman olması dileğiyle…
Yeni yaşının ve yaşlarının nereye kadar giderse gitsin sana her zaman mutluluk getirmesi dileğiyle…
Arkadaşın. Pazar günü için doğum gününü kutlarım…16 ağustos…
cbertrand:
İyi geceler…
cbertrand:
Kendim den kavgasız yaşama telkin gerektirmeden.her şeyin dışındayım.dayanmak için.hayat için.yada öyle olmak zorunda.farkına varılmaz bir zaman dilimi,hayatın sürüp gittiğine yine de,inandırabilecek…kaybedilen emanetlerde saklıdır hayat,çıkar bir yerden..ve yeni bir dün sunar acıyan yanına..köprülere sormalı altından geçen suyun duyduğu korkuyu.bu yüzden hiç konuşmaz balıklar ve şekilden şekil’e girer çakıl taşları..uzaklığı tadıyor yüreğim..ne dokunulmaz bir mutluluk..öyle sürüp gidecek!şarkı söylemek istiyorum,aykırı makamlarda ve dudaklarımı utandırmadan..kapılmak dürtüsü/değilim kendimde…aşık olunca küçük düşer mi insan ?Sevmesen de severim hissiyle,boyun büktüğün yerde yücelir insan almadan vermektir çünkü…toprak gibi…ana gibi…Tanrı gibi…teslim olsan ?oyuncak olur musun ellerinde ?gerçekten sevdiyse kıyamaz acizliğine,merhamet duyar,yüceltir seni..aşk,can kurtarmaktır,çünkü…su gibi/baba gibi/tanrı gibi..her isteğim olsaydı,keşke demeyeceğim keşkeler beni daha geriye götürecek biliyorum…bir masaldı bu yaşanmamış,bir varmış bir yokmuş derken bir baktım ki en çukur yerine ömrüm yuvarlanmış.mekansız kuşlar zamansız baharlar adsız kahramanlar geçmiş sahnelerden bir sen geçmemişsin…uyudum..uyandım..uyandığım sabahın göğü yoktu..gökyüzümü kaybettikten sonra kullanılmış bir göğü yıkadım,pakladım ve ufkuma gerdim…Kimsenin kendi yaşamı için arzu etmeyeceği şey, bir kahpe talihle benim payıma düştü. Bunda senin hiçbir suçun yok. Acının gölünde yüzen senin gövden değil; geç o halde. Ama yoğun ve her zaman gergin bir düşünce yüzünden duygusuzlaşıyor ruhum. Sakınımsız ruhumun korkunç düşmanı ben, yasaklıyorum mutsuz böğürlerime çayırın çiçekleri üzerine yatmayı, orada olduğunu bildiğim halde. Yengin, geri püskürtüyorum tuzaklarını ikiyüzlü ruhum. Sonuç olarak kesindir, kendini yiyen aç yüreğimin tasarılarını gizlediği sevdam. Bir acımasız neşter yoklar sık çalılıklarını. Uzun bir kargış hırıltısı salar bulunç; çünkü amansız yaralar almıştır ar perdesi. Alçalma! Açıktır ruhun merakına…
leditbe:
Teşekkür ederim
cbertrand:
Neden hiç olmak…
cbertrand:
İster inan ister inanma sen ne zaman ruhun sıkılsa bunu bende yaşıyorum… Bir belirsizlik kaplıyor tüm zamanları mı? Seni dinlemeyi isterdim bunun için.
cbertrand:
Her şey bomboş:
Yalnızlıklar rıhtımının en son yolcusuyum ben. Yoksa yalnız olmazdım zaten:P
bilirim her acı zamansız gelir
gelirde içimi benden alası gelir
sevmekle yetinmek inan ki zor gelir
korkarım söylemeye sesimden yas gelir…
Hayat öyle garip sürprizler sunuyor ki insana! Bir bitişi yaşadığını sanırken yeniden başlangıcın içinde buluveriyorsun kendini. İstemesen de, kabul etmesen de yine de karmaşık, anlamsız ama bir o kadar da mecbur olduğun bir durumda bırakıyorsun benliğini,
ruhun kabul etmese de mantığın ve vicdanın devam diyor sana. Ne yaparsan yap kurtulamadığın dününü yaşıyorsun bu günlerinde. Yarınına umutla bakmak isterken, hüzne boyanıyor ayaklarının altı. Yerler gri, kahverengi, birbirine karışmış ve yansımanı görüyorsun mat ve cansız renklerin üzerinde. Soğuk ama bir o kadar da içini yakan gri sıyrılıyor güz yaprakları renginden. Benim diyor adeta, buradayım tek başıma, hüzün olmaya yeterim… Kendimi çaresiz ve kimsesiz hissetmemek tek derdim, umutla yaşamaya da alışamadım zaten; bomboş kalan sonbaharın rengini alan yapraklarında…
cbertrand:
Söze nerden başlamalı:Devamlı sizi düşünmem ve aklımın içinde olmanız. Kendi içimde birçok kere sizin bana bakış açısından değerlendirdim ve hep siz haklı çıktınız. Evet, sizi unutmuş olmam gerekirdi bunca geçen zaman içersin de. Siz de görüyorsunuz ki unutmuş değilim. Sizin isteğiniz olan: “ne zaman vazgeçeceksin?” sizle ilgilenmemem ve unutmak isteğinizi şimdiye kadar neden gerçekleştiremediğimi merak etmekte de haklısınız. Bunu size şöyle açıklamaya çalışıyım; size kelimenin duygusal anlamıyla sevdiğimi daha önce ilk ve son kez söylediğimi anımsarsanız (sizi sevdiğimi söylememin ya da sevmiyorum demenin geçerli bir kanıt taşımayacağından) size karşı ilgim…’ İn, nedenlerini bana biraz daha güven içinde yaklaşım göstermenizle konuşarak (ki şimdiye kadar bunu hiç yapmadınız benimle) çözebileceğimizi düşünüyorum…
leditbe:
Beni rahat bıraksan artık:(
cbertrand:
Bütün gece idama mahkûm biri gibi düşündüm durdum, gerçekte ne idam mahkûmuydum ne de böyle bir duyguyu önceden yaşamışlığım vardı… İdam cezası almış biri; çaresizliğin cesaretini bilir elbette, bu onun açısından nasıl bir keder içersinde olduğunu bilmem mümkün değil… Böyle bir kıyaslama, tarihin içersinde yer almış bu insanlara haksızlık yapmak istemem…
Nasıl bir cevap yazacağınızı; yukarıdaki betimlemeler içersinde bekleyip durdum.
Düşüncelerimin içersin de çocukluk anılarıma beni hangi duygu ve düşüncem çağrıştırdı bilmiyorum… Size bu öyküyü anlatmak ihtiyacı duydum içim de… Yıl 1971 yer Edirnekapı /Kariye semti, güvercinlerin çatı altlarına yuva yaptığı iki katlı cumbalı evlerin sokaklarında henüz sadeliğin bozulmadığı, sokak çeşmelerinden su taşındığı bu evlerde ve ısınmak için odun yakıldığı zamanların içersinde; o zamanlar aklımın ermediği toplumsal tepkilerin yeni yeni başladığı zamanlardı. Oturduğumuz tek katlı bahçeli evimizin, etrafında (şimdi küçücük gözüken) duvarların arkasında güzel memleketimin nasıl bir süreçten geçtiğini öğrenecektim. Bir gün; benden bir iki yaş büyük olan sokak arkadaşım Selahattin’in evlerinin dışarısına derme çatma iliştirilmiş odunluğun içersinde. Polislerin baskın yaparak, Yılmaz Güney’in Toplumsal Filmlerini teker teker dışarı çıkarıp üst üste dizdikleri yuvarlak sacdan kutuların içersinde olduğunu henüz öğrenmemiştim. Kalabalığın oluştuğu sokağın içersinde durumu uzaktan izleyen (yani benim yanımda) sonradan kim olduğunu öğrendiğim. Selahattin’in dayısı Mahir benim ne kadar tedirgin olduğumu fark ederek ve ellerinle saçımı karıştırarak sorgulayan gözlerime güzel bir tebessüm kondurdu ve şöyle dedi “zamanı yıkamayanlar kedilerin koynundan alırlar” odunluğun içersinde kedi yavruları vardı onu kastederek mi söyledi bilmiyorum. Selahattin’in dayısı Mahir, Deniz Gezmişin arkadaşı daha sonra çatışma da yok edilen Mahir Çayandı. O gün bu gün dür ne zaman bir polis görsem bilmediğim bir tedirginlik ve suçluluk duygusu yaşarım içim de…
Şimdi anlıyor musun neden seninle bu kadar ilgilendiği mi? Elbette seni rahat bırakmak isterdim, seni hiçbir şekilde üzmek istemiyorum ama elim de değil, tam unuttuğumu Sanerken bir şey oluyor uzayda ki kara deliklere çekilen kütleler gibi sana çekiliyorum ve buna engel olamıyorum… Ve gördüğün gibi seninle konuşmak istiyorum lütfen konuş benimle daha doğrusu bir şey anlat sende…
leditbe:
Seninle konuşursam belki senin bana olan ılgını azaltır bu.belkide sırf senden kaçtığım için sana gizemli gelmişimdir.senin duyguların karşılık veremedim beni silmeni istedim aklından buraya geri gelmem hataydı unutmuşundur gitmişsindir buralardan diye geri geldim ama sen hala buradasın..

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s