Gerçekten öyle midir “buz tutmak” Bilimsel yasaların bile ayır tısına erişemediği sonsuz sıfırlık ta ki donma. Aklımın içinde büzüşen anılar, küskünlükle yalnızlaşan boşluklara dolan ayrılıkların; af edilemeyen geçmiş de ki donma seyri. Yaşamı her geçen gün tüketen o son an geldiğinde bile yok oluşun izlerini hafızama yapışmasıyla kabul edemeyişimin ifadesi ile “buz tutmak” korkutucu gerçeği bekleyen o anı; ama nasıl olacağını kestiremediğim belirsizliğin pişmanlığına susarak, adını bile itiraf edemediğim oralar dasın. Eski kayıp olan hissizlikle, önce ya da sonra hangimiz uğurlayacak küskünlüğümüz le birbirimizi.