“Akademik eleştiri kapsamında, iki sanat tarih bilimcisi ile karşılaşılır. Biri Erwin Panofsky, diğeri ise Heinrich Wölfflin’dir.
Wölfflin, tek tek sanat yapıtlarını biçimsel olarak çözümlemesi ve genel niteliklerinin belirtilmesi için sanat biçemini ele alır ve bu biçemlerin özelliklerini salt biçim açısından saptamak üzere, birbirine karşıt beş algılama kategorisi kurar.
Wölfflin, sanat eserinde biçim-içerik ayrılığı yapılamayacağını ifade eder..
Biçimsel çözümlemelere önem veren Wölfflin’in, birbirine karşıt beş algılama kategorisi aynı zamanda 16. yüzyıl üslubundan 17. yüzyıl üslubuna geçiş yollarını da açıklar.
Panofsky, Wölfflin’in sanat yapıtının salt biçemsel çözümlemesi için getirdiği beş karşıt -çift ölçüte karşı, sanat yapıtını biçim, konu ve içerik açısından ele alan ve günümüz sanat tarihi yönteminin de temelini oluşturan üç inceleme sunar. Bu aşamaların her biri kendi içlerinde önce parçadan bütüne gitmekte (tümevarım), sonra tekrar bütünden parçaya dönmektedir (tümdengelim)”
alıntı: salime kaman:
Böylece, sanat yapıtının ikonolojik Resim ya da şiir müzikal tiyatro (Opera), klasik müzik (Kilise dini dua) Sanatçı biçimi kişiliği çözümlemesi, yapıtın aynı zamanda yaratıldığı çağın kültürünü ve dünya görüşünü, sanatçının kişiliğini yansıtan bir belge haline de getirmektedir.
Daha ayrıntılı diğer araştırma için: Bakınız “ bilgi” bedensel açlıktan iyidir diyenlere.
http://www.sanatteorisi.com/sanatteorisi.asp?sayfa=Makaleler&icerik=Goster&id=2746
http://ducanecundioglusimurggrubu.blogspot.com.tr/2012/10/bir-talibin-ders-notlari.html
şahsi görüşüm:
Tarihin sanatsal akımları ne türden olursa olsun; toplum denen olgunun kültürel mirasıdırlar. Uzun zamandır düşündüğüm bu konu, biçim içerik; tümü sanatsallık adı altında toplum üzerinde ki! Etkilerini, yani tek tek kişilerin üzerinde aktara aktara gelen çağların inanma biçimleri,
“Müziğin dini ve yüzü yoktur. “ https://www.youtube.com/watch?v=M5cISZpz8CE
geçmişten geleceğe içerik açısından öteden beri var ola gelen aynı anlatış konu biçim dışına çıkamaması; bana hep hüsrana uğramanın, oyalanmanın kaçınılamaz tarihi süreci olduğunu düşündürmüştür. Ne var ki bunun yerine geçebilecek başka başka sanatsallık değer, evrensellik iddiasında bulunması söz konusu olamayacaktır.