Dün gece saat iki gibi bir ağırlık çöktü üzerime, duvara yaslı yatak dolabını indirip yastıkları düzenleyip, çarşafımı da üzenime çekip yattım. Nasıl sıkıntılıyım? Uyku, yavaş yavaş gözkapaklarımı kapattı, kafamın içi, bilincim, yüz bir piyona çalıyor ve piyona’nın teleri, ritmin hızıyla ısındığını hissediyordum. Sonra uyanık olduğum bilincimi yitirdim. Bu arada nefes alışlarım yoktu ölmüştüm; evet doğru söylüyorum ve rüya gördüğüm o an içersin de bir ışık kümesi dairesel olarak gittikçe beni de içine alacak şekilde bana doğru büyüyordu. O an bilimcim yerine geldi, zorla gözlerimi açmaya çalışırken hala nefes almıyordum ve ışık gittikçe büyüyordu, tam beni kapsayacak yakınlığa ulaştığı an da, tamam ölüyorum dedim, zorlukla gözümü açarak kalktım. Bir an için vaz geçebilirdim yaşamaktan, yarım kalmış bir görevim vardı hâlâ yerine getiremediğim.( Başka bir zaman böyle bir deneyim yaşarsam, inanın çok rahatlıkla vaz geçebilirim.) Neydi peki bu olanlar? Doğruldum yastığımı sırt hizama kaldırıp yaslandım, nefes alışım düzeldi, bilimcim de tamamen yerine geldi. Anlatılmayan lanetli sır hâlâ benimle, çürümek istiyorum…